top of page

Satışın Şifreleri

Güncelleme tarihi: 22 Eki 2021


Merhabalar, bu yazımızda Sayın Emrah ALTUNTECİM Hocamızdan alıntı yapmak istiyorum. Keyifli okumalar diliyorum...


YENİ NORMAL OKYANUSU VE DERİN BİR NEFES


Emrah ALTUNTECİM


Koronavirüs döneminde onlarca psikoloğun da katıldığı online eğitimler verme fırsatı buldum. Şu bir gerçek ki sadece fizyolojik anlamda değil, duygusal ve mental olarak da bir değişim döneminden geçtik. Bu değişim bazılarımız için çözülme, dağılma ve yıpranma anlamına geldi, bazılarımız içinse dönüşüm ve yenilenme fırsatları içeren bir kişisel gelişim laboratuvarı olarak anlamlandı, bazılarımız ise artısı ve eksisiyle bu süreci eşgüdümlü olarak deneyimledi. Bu süreçten en çok etkilenen meslek gruplarından biri de satış profesyonelleriydi.

Koronavirüs sonrası dönem başlıyor, en azından bizler bunu ümit ediyoruz. Ancak satış profesyonellerinin çoğu bu uzun bekleme döneminde evde oturdu ve tekrar sahaya döneceği günler için ciddi bir hazırlık yapmadılar. Bu bekleyiş çoğunu da psikolojik olarak olumsuz etkiledi. Bu uzun bekleme dönemini koronavirüs sonrası dönem için aktif bir hazırlık kampına çevirebilenler ise bu süreci daha yumuşak bir şekilde atlatacaklar.

Gerek kitaplarımda ve makalelerimde gerekse Türkiye’de ve yurt dışında verdiğim seminer ve eğitimlerimde iş hayatında psikolojik dayanıklılığın kritik önemini somut örnekler sunarak vurguladım. Ancak koronavirüs dönemi psikolojik dayanıklılık meselesinin ne kadar elzem olduğunu her birimizin tek tek deneyimlemesini sağladı. İşte sonuna yaklaşmayı umut ettiğimiz koronavirüs dönemi de bu örnekler içinde en unutulmayacak bir deneyim olarak ekranınızdaki bu kitaptaki yazılar ile kalıcı hale gelecek. Koronavirüs süreci devam ediyor, tekrar edebilir, farklı bir şekilde tekrar karşımıza dikilebilir, yeni normal adı verilen süreçte ise birçok yeni sürprizlerle karşılaşabiliriz.

Peki, satış profesyonelleri neler yaptı koronavirüs döneminde? Network’lerini canlı tutmaya çalışanlar, online eğitim ve seminer enflasyonu içinde sosyal medyaya yüklenenler, dijital sahada yol almaya transfer olmak için kulaç atanlar, bilgisayar ekranı başında saatlerini geçirenler, kendini motive etmek için özlü sözlerle şık dijital paylaşımlar yaparken pijamalarından sıyrılmayı unutanlar… Bazıları ise bu zor dönemde elinde ne var ne yok gördü ve kendi kalibrasyonlarını yeniden tahlil etme imkânı buldu, yetkinliklerini geliştirebilecek kararlar aldı, eğitimlere katıldı, kitaplar okudu, zayıf olan kaslarını güçlendirmek için formüller denedi. Satış işinin aynı zamanda bir psikolojik dayanıklılık işi olduğunu bilmeyen kalmadı bu dönem... Bazıları ise meslekten soğudu ve ne yazık ki başka meslek arayışlarına girmeye başladı.

Psikolojik dayanıklılığın denklemleri ve motivasyon kaynakları evrilmeye başlayınca bazılarımız bu duruma süratle adapte olmaya çalıştı ancak metodoloji eksikliği bu çabaların çoğunu amatörce birer iyi niyetten öteye geçiremedi. Network işine asılanlar bu maratonda ilk nefesi kesilen kesimlerden biri oldu. Tanıtıma ağırlık verenlerin kendini motive etme kartları birkaç hafta sonra tükendi. Herkes meşhur olma illüzyonu içinden gerçek markaları ayıklayıp görmeye çalışırken, gerçek markalardan bazıları nitelikli çalışmalar yaptı, bazıları ise sosyal medyada canlı yayın enflasyonundan bunalarak mutfağa çekildi, ev yapımı ekmek ve yoğurt yaparak kendini bu girdaptan kurtarmaya çalıştı. Ancak aynı anda sosyal medyada sörf yapıp kendini diğerleriyle kıyaslamaktan kendini alamayan insanlar çoğunluktaydı.

Aslında oldukça travmatik, daha önce deneyimlenmediği kadar belirsizlik psikolojisi ile şekillenen bir durum değil mi? Böylesine bir psikososyal ekoloji içinde var olabilme kaygısı iş dünyasının tüm savunma mekanizmalarını ve denklemlerini de kritik seviyede değiştirdi. Sağlıklı olmak, fizyolojik ve psikolojik dayanıklılığa sahip olmak, sahip olmadıklarına iç çekmeme iradesine sahip olmak, sahip olamamaya sahip olmak… 3 ayda seri üretim yeni Sokrates’ler, Descartes’ler, Epictetos’lar, Gazali’ler doğuverdi, sosyal medya ve koronavirüs dönemi imitasyon bilgelerinin sayısı günlük koronavirüs grafiklerindeki sayılar gibi arttı.

Satış profesyonellerinin ise evde bunalarak köye taşınıp, tavuk besleyip, organik domates ve biber yetiştirme hayalleri kurarken birkaç dakika sonra televizyon izlemeye dalıp gittiği o bitmek bilmeyen uzun günleri insanı etkilemez mi? Tüm olup biten bu durumların ardında gizlenen süreci olumsuz yönde domine eden en önemli aktör ise korku idi. Kaybetme, geride kalma, treni yakalayamama, yok olma korkusu ve sinsi bir kaygı hali… Satış mesleğinde de en büyük sorunlardan biridir korku ve kaygı durumlarının otokontolü. Bu duygular doğru yönetilebildiğinde performansı artıran bir güce dönüştürülebilirken şimdi ise korku ve kaygı durumunun çok yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız. Zoom ve benzeri sistemler üzerinden yapılan motivasyon toplantıları ile şirket çalışanlarının ne kadar bu durumu aşabildiği ise yeni bir soru işareti.

Satış Psikolojisi isimli kitabımızda da belirtmiştik, satış profesyonelinin en büyük sermayesi beynidir. Beynimizin en önemli gıdası ise havadır. Evden çalışma döneminde yeterli seviyede bu gıdayı alamıyorsak fizyolojik, zihinsel ve duygusal seviyelerde yaşanan problemleri aşmakta zorlanabiliriz. Satış işini ister online olarak yapın, ister yüz yüze yapın, işinizin kalitesi ve verimliliği sizin beyninizi doğru ve sağlıklı bir şekilde kullanabilmenize bağlıdır. Beynimiz ise sadece ekmeğe ve suya değil, belirli miktarda oksijene ve hava içinde gizlenen o hayati enerjiye de ihtiyaç duymaktadır.

Geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz bazı seminer ve etkinliklerde paylaşma fırsatı bulmuştuk, eşimle birlikte Oxygen Window isimli nefes egzersizleri programını kapalı alanlarda çalışan insanlar için geliştirdiğimiz ilk günleri bu seminerlerde de paylaşmıştık. O zamanlar koronavirüs dönemini tahmin etmek bile çok güçtü ancak programın zamanla gelişerek özellikle bu zorlu dönemi yaşayan insanlara yardımcı olabilecek bir seviyeye ulaştığını görmek ümit verici bir durum.

Şu anda ise Yeni Normal Okyanusu’nda yol almaya hazır olmak için derin bir nefes almalı ve hazırlık yapmaya çok uzaklardan değil, bize en yakın olan donanımımızdan yani nefesimizden başlamalıyız. Oxygen Window deneyimleri için derin ormanlara veya ıssız coğrafyalara yol almanız gerekmiyor, bulunduğunuz an ve mekân sizin için aslında fazlasıyla yeterli…


Oxygen Window nedir?

2000’li yılların başından bu yana bu iş hayatı ve nefes arasındaki ilişki üzerinde çalışıyor, araştırmalar yapıyoruz. Bunun sonucunda zamanla en iyi fikir ve uygulamaların en yalın ve pratik olanlar olduğunu deneyimledik. Yaşam standardımızı yükseltmenin en etkili yollarının başında da nefes almayı yeniden öğrenmek olduğunu fark ettik. Doğru ve etkili alınan nefes ardından diğer tüm değişimler daha da kolaylaşıyor ve anlamlı hale geliyor. Oxygen Window, Türkçe adıyla Oksijen Penceresi isimli geliştirdiğimiz yaklaşım, bu ihtiyaçtan dolayı doğal bir şekilde doğdu. Oxygen Window tekniklerini uygulayarak evimizde ve iş yerimizde mekân değişikliği yapmaksızın bedenimizi, zihnimizi ve kalbimizi akort etmemiz mümkün olabiliyor. Bu yazımda sizlerle bazı uygulamalar da paylaşacağım.

Madem bizim en büyük sermayemiz beynimiz, beynimizin her iki lopu da bizim için birer nimet. Madem iyi satış yapmanın yolu açık bir zihin ve güçlü bir algılamadan geçiyor, peki satış konusunda yıllarını tüketmiş, hem iyi okullarda okumuş hem de sahada deneme yanılma ve deneme yamulma yöntemleri ile pişmiş binlerce satışçı neden son anda en iyi satışlarını ellerinden kaçırıp oyunun en başına dönüyor? Bunun çok çeşitli nedenleri var. Ancak bir neden var ki onu çözdüğünüzde gerisi geliyor. Satışları elinizden kaçırmanızın en büyük nedeni karşı tarafın beden dilindeki, sesinin tonundaki mikrosinyalleri yakalamakta zorlanmanız, sezgilerinizin ve ince ayar gözlem yeteneğinizin sekteye uğraması. Uzaktan yapılan online iletişimde ise bu daha da kritik bir önem arz ediyor. Sekteye uğramanın temel nedeni ise hepimizin bildiği bir konu: “Aşırı stres.” Şimdi bazı pişkin satışçı arkadaşlarım “Yapma hocam, satışın keyfi biraz da stresinde değil mi?” diyecekler. Elbette ki size keyif veren o satış öncesi heyecan olmasa bu iş çok zor yapılırdı. Ancak stresiniz belirli bir baremi aştığında, dahası satış öncesi stres, diğer bazı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan streslerle birleştiğinde ve siz bu farklı stres tiplerini ayrıştırmayıp hepsini bir algıladığınızda müşterinin yüzünü, gözünü, sözünü analiz etmekte zorlanırsınız. Bunu müşteriniz fark eder ancak çoğu zaman “fark ettiğini fark etmez.” Ancak huzursuz olur. Sonuç olarak satış direkten döner. Nasıl bir satış profesyoneli için her gün duş almak elzemse, her gün beynimize ve sinir sistemimize de bakım yapmalıyız. Her gün 10 dakika nefes egzersizlerini uygulayarak, günde en az 10 dakika esneme hareketleri yaparak, iyi kitaplar, müzikler, filmler ile beslenerek, pozitif ve zeki insanlarla iletişimde kalarak bu kolaylıkla olabilir.

Diyelim ki stres yaratan bir olay ile karşılaştık. Bu sırada bir anda hem fiziksel hem de kimyasal değişiklikler yaşayabiliriz. Stres sebebiyle zaman zaman konuşmada aksama ya da ellerde titreme meydana gelebilir. Kaslarımızdaki bu gerilme fiziksel bir değişikliği ortaya koyar. Bedenimizdeki bu hormonal ve kassal değişikliklerin etkisiyle, soluğumuz hızlanıyor, kalbimiz hızlı çarpıyor, sindirim sistemimizin çalışması yavaşlıyor; beynin salgıladığı kimyasallar serotonin, noradrenalin ve dopamin azalıyor. Uykumuzu veren serotonin, enerjimizi sağlayan noradrenalin, yaşam sevincini veren dopamin ve “doğal morfin” diye adlandırılan endorfin salgısında da azalma olunca, bedenimiz hastalıklara, acılara davetiye çıkarırken bu nedenle yaşam sevincimizi ve enerjimizi kaybediyoruz. Bu kimyasallar içinde bizi yakından ilgilendiren endorfindir. Endorfinin salgılanmasında hormonal faktörler büyük rol oynar. Bazı veriler ise endorfinin beyinle omuriliğe ilişkin sinir sistemi tarafından kontrol edilerek hormonal sistemi etkilediğini kanıtlar. Endorfinin görevi mutluluk duygusu vermek ve ağrılara duyarlılığı azaltmaktır. Endorfinin salgılanması için güzel hayaller kurabilir, gevşeme çalışmaları yapabilir ve pozitif insanlarla hoş sohbetler edebilirsiniz. Aynı zamanda spor yaparken, hamilelik döneminde, aşırı ısıya maruz kalındığında, kaygı yaşandığında da yine endorfin, bu durumlara bedenin katlanmasını sağlamak için, denge unsuru olarak salgılanmaktadır.

Stres yönetiminde relaksoloji tekniklerinden faydalanarak, bilinçli olarak endorfin salgılayabiliyoruz. Bedenimizdeki bilinçli endorfin salgılanmasını gevşeme ve imgeleme çalışmaları ile sağlayabiliriz. Günlük hayatta faydalanabileceğiniz en kolay bilgileri ve teknikleri de aşağıda kısaca belirttim. Dilerseniz bu çalışmaları kendi hayatınıza geçirebilirsiniz.

Yataktan mümkünse gülümseyerek, kendinizi “gülümseterek” kalkın! Gülümserken tatlı tatlı gerinin, esneyin. Başucunuzda 1 bardak su olsun, suyu zevkle ve yavaş yavaş için. Yataktan kalkınca odanızı ve yatağınızı pencerelerinizi açarak uzun uzun havalandırın. Odanızı havalandırırken, isterseniz kasılma-gevşeme ve soluk alıp verme çalışmalarına başlayın. Bu çalışmalardan hemen sonra duşa girin. Duş alırken tüm olumsuz düşünce ve duygularınızın su ile bedeninizden akıp gittiğini düşünün. Su, insanı hem kirden arındıran hem de ruhen rahatlatan bir nimettir. Hijyen sağlığı korumaktır.

Satış Psikolojisi isimli kitabımda da okuyucularıma bazı pratik ipuçları verdim, burada da vurgulamakta fayda görüyorum, beslenme konusunda bazı alışkanlıklarınızı değiştirmelisiniz. Örneğin;

• Alkolü ve tütün kullanımını tamamıyla bırakarak bedeninizi tazeleyin. Maalesef alkol hem merkezi sinir sistemini etkiliyor hem de vücutta kana direk karışarak yağa dönüşüyor. Alkolün yararları olduğunu yazıp söyleyen sözde otoritelere kulak asmayın. Alkolün size hiçbir yararı yok, bu koca bir yalan. Bu konularda çalışan dünyanın en köklü kurumlarından biri olan Yeşilay’ın hizmetlerinden ve bilimsel tabanlı kaynaklarından da istifade edebilirsiniz.

• Et ise tüketildikten sonra vücuttan yaklaşık 24 saatte atılıyor yani normal gıdalardan çok daha uzun süre sindirilerek bedenimizi fazlasıyla meşgul ediyor. Eti azaltmalısınız.

• Ekmek konusunda tercihiniz, beyaz ekmek dışındaki çeşitler olsun.

• Süt, yoğurt ve ayran gibi uyku getirici ve dinlendirici besinleri mesai yapmadan önce fazla tüketmeyin.

• Kahvede “kafein” ve çayda “tein” vardır, bu içecekleri mümkünse azaltın.

• Basit bir formül olan su-limon suyu karışımını bol bol tüketin. Alkali su dediğimiz suyu bu şekilde elde edebilirsiniz. Bu su sayesinde bedeninize detoks etkisi yapabilirsiniz.

• Mutluluğumuz için vazgeçilmez bir kimyasal olan serotoninin sağlıklı bir şekilde salgılanmasında bağırsaklarımızın önemli olduğunu hatırlayalım. Zaman zaman taze sebzeye ve meyveye ağırlık vererek vücudumuza bakım yapalım.

Yukarıda belirttiğim gıdaları alerjiniz ya da duyarlılığınız olmadığı sürece bolca tüketebilirsiniz.

Kasma-Gevşetme Çalışması

Tüm nefes egzersizlerini hekiminize danıştıktan sonra yapınız.

Ayakta ya da oturarak uygulayabilir, yatarak da yapabilirsiniz. Bu çalışmadan sonra ağrılarınız azalacak ve gevşeyeceksiniz.

Burnunuzdan derin bir soluk alırken ayaklarınızı yere iyice yapıştırın. Soluğunuzu tutarken ayak parmaklarınızla yeri kavramaya çalışın. Yatıyorsanız, ayaklarınızın parmak aralarını açarak gerin.

Soluğunuzu tutamayacağınız zaman, burnunuzdan yavaşça verirken ayaklarınızı gevşetin.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken baldırlarınızı kasın, soluk verirken gevşetin.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken uyluklarınızı (bacakların üst kısmı) kasın, soluk verirken gevşetin.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken bir yandan kalçanızı sıkın, diğer yandan da karnınızı içinize çekerek soluk vererek gevşeyin.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken ellerinizi yumruk yapıp bileklerden içeri kırın ve kollarınızı kasın. Soluk verirken elleri, kolları gevşetin.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken omuzlarınızı kulaklarınıza doğru kaldırın, soluk verirken omuzlar düşsün.

Soluk alın. Soluğunuzu tutarken tüm yüzünüzü buruşturun, soluk verirken yüzünüzü gevşetin.

Hareketi, aldığınız soluğu tutarken ayakları, bacakları, elleri, kolları, karın ve kalçayı kasarak, omuzları kulaklara çekip yüzünüzü de buruşturarak ve sonra hepsini birden gevşeterek bitirin.


Soluk Egzersizi


-Uzun nefes al ve uzun nefes ver.

-Kısa nefes al ve uzun nefes ver.

-Uzun nefes al ve kısa nefes ver.

-Kısa nefes al ve kısa nefes ver.

(3’er defa, diyaframdan/karın bölgesinden)

Not: Karın ve göğüs bölgesi ameliyatlı kişiler bu çalışmaları ameliyattan en az 1 yıl sonra, bir hekime danıştıktan sonra ve dikkatli bir şekilde uygulayabilirler.

Bu teknikleri düzenli olarak uygularsanız beyniniz ve tüm organlarınız dinlenir, bedeninizdeki gereksiz stres öbeklerinin bir kısmı çözülür ve rahatlarsınız. Böylelikle dünyayı algılayışınız daha doğal, net ve de keyifli bir hale gelmeye başlayacaktır.

Yıllardır nefes teknikleri ve benzeri metotlarla ilgileniyorum ve hatta bu konularda CEO, genel müdür seviyesinde insanlara eğitimler verdim. Kritik olan şu, sol burun deliğinizden aldığınız hava ile sağ burun deliğinizden aldığınız hava akciğerlerinize gidiyor ve sağ veya sol beyin lopunuzu, hangi taraf olduğu fark etmeksizin oksijen ile besliyor. Bu fiziksel bir beslenme ve oksijen, su ve şeker beynimizin temel gıdaları. Ancak ciğerlerimize çektiğimiz havanın içinde bir de enerji var. Uzak Doğuluların “çi” adını verdikleri bir enerji. İslam kültüründe de farklı şekillerde vurgulanan bir enerji bu. Kâinatın her yerine serpiştirilmiş bir yaşam enerjisi.

Bu çi denilen enerji her iki burun deliğimizden hava ile birlikte giriyor. Ancak sağ burun deliğimizden aldığımız hava sol beyin lopumuzu, sol burun deliğimizden aldığımız hava ise sağ beyin lopumuzu ağırlıklı olarak besliyor. Ancak sakın karıştırmayın, havadan değil, havanın içindeki bir enerji formundan bahsediyoruz ve bu tam kaşlarımızın ortasındaki bölge tarafından kendiliğinden otomatik olarak gerçekleşiyor.

Önceleri bilim adamlarının şüphe ile baktığı binlerce yıllık bu kadim bilgiler artık bilim adamları tarafından da kabul görmeye başlamıştır. Çeşitli laboratuvarlarda ve üniversitelerde beyin dalgaları üzerine tetkikler yapılmaktadır.

Eğitimlerime katılan bazı kişiler ile eğitim esnasında bazı workshop’lar yaparız. Bunlardan birine gönüllü bir adayı sınıfın ortasına davet ederim ve karşılıklı sohbet ederiz. Satış konusundaki sıkıntılarını ve elinden kaçırdığı fırsatları dinlerim. Ardından kendisine nefes alma biçimi ile ilgili bazı sorular sorarım. Tüm sınıf görürüz ki kişinin nefes alma biçiminde sorunlar vardır. Sağ veya sol burun deliğinin tıkanık olması, et, kemik yüzünden nefes alamaması beyin loplarından birinin enerjitik olarak devamlı surette eksik beslendiğini bize gösterir. Sağ ve sol beyin loplarının fonksiyonlarından bahsettik ve hatırlayacaksınız, sol burun deliği tıkalıysa sağ beyin lopu fonksiyonları, sağ burun deliği tıkalıysa da sol beyin lopu fonksiyonlarında aksamalar olur.

Her iki burun deliği tıkalı ve kişi ağzından nefes alıyorsa işler daha da zorlaşmıştır. Eğitimlerimden sonra bir hekime görünmelerini önerdiğim satışçıların bazıları burunlarından ameliyat olurlar ve birkaç hafta sonra hayatlarının en mükemmel satışlarını yaparlar. Çünkü nefes, beyin kendine gelmiş, zihin açılmış, algılama normale dönmüştür. “Satış profesyonellerinin temel gıdası nefestir,” dememin nedeni budur. Nefes normale döndüğünde vücuttaki hormon döngüsü de normalleşir, vücut dinçleşir ve insanın mutluluk katsayısı artar. Nefesi düzelen kişilerin ter kokusunun düzeldiğine, ciltlerinin güzelleştiğine, gözlerinin parıldadığına bizzat şahit oldum.

Peki, burnumuzda bir dokuda problem yoksa neden yanlış nefes alırız? Sigara, içki ve atalet nefes düzeninizi bozar. Ayrıca hasta olduğunuz dönemlerde de sağ-sol burun delikleri fazla mukoza salgılanımı nedeniyle tıkanabilir ve bu durum normaldir. Asıl ilginç olan şudur, her şey yolunda olsa bile burun delikleriniz gün boyunca sağlı sollu vardiya değişimi yapar ve burada belirleyici olan güneşe olan konumunuzdur. Evet, yanlış duymadınız. Beyin, 24 saat güneşi takip eder ve biyolojik düzenlememizi güneşe olan pozisyonunuza göre günceller. Gökyüzü bulutlu olsa da beyin güneşin nerede olduğunu uydu anten gibi bilir ve takip eder. Günün belirli saatlerinde sol, belirli saatlerinde de sağ burun deliğimizden nefes alırız ve birbirine yakın enlemlerdeki ve boylamlardaki, özetle söylersek; koordinatları benzer olan insanların çoğu, benzer bir şekilde nefes alırlar. Bunu bazı seminerlerimde katılımcılara gösteririm. Örneğin yaklaşık 1000 kişinin katıldığı bir seminerde kendi burun deliklerimi tetkik ettikten sonra sahnede şunu söyledim: “Bu salondaki konukların %80’inin sağ burun delikleri sola göre biraz daha kapalı. Yani sol burun deliği ağırlıklı nefes alıyorlar.” Bunu söyleyebilmem için nezle olmamam, uykusuz olmamam ya da burnumda fazla et veya asimetrik bir durum olmaması lazım. Ardından sağ burun delikleri daha kapalı olanların el kaldırmasını söyledim. Katılımcılar 10-15 saniyelik bir kontrolden sonra dediklerimi teyit ettiler. Tüm salon şaşkına dönmüştü ve büyük bir alkış koptu. Ardından diğer %20’lik kısmın el kaldırmasını rica ettim. Bu %20’lik kısmın yaklaşık %20’sinin burnunda et veya kemik problemi vardır. El kaldırmalarını istedim. Yaklaşık 200 kişinin dörtte biri elini indirdi. Geriye kalanlar hayatlarının önemli bir kısmında ağızlarından nefes alan insanlardı. Çok düşük bir sapma payı ile sonuca ulaşmıştık. Yalnızca ellerini indiren katılımcılara tekrar ellerini kaldırmalarını rica ettim. Bu katılımcılar nezle, grip ve soğuk algınlığına yakalanmış olanlar ile uykusuz kalanlardı.

Bu workshop İstanbul’daydı ve katılımcıların çoğu en az 1-2 gün önceden İstanbul’a gelmişler ve metabolizmaları alışmıştı, beyinleri güneşi İstanbul açısından takibe başlamıştı bile. (Uzun mesafe seyahat eden kişilerin beyinlerinin yeni lokasyona alışması zaman almaktadır.)

Şu an burun deliklerinizi kontrol edin. Sağlıklıysanız, ne taraf biraz daha tıkalı ise sizin bulunduğunuz bölgede çoğu insanın da aynı tarafı tıkalıdır.

Peki bu bilgi ne işimize yarayacak? Hangi saatlerde hangi beyin lopunuzun daha aktif ve daha verimli olduğunu, beyinin sağ fonksiyonlarının mı yoksa diğer kısmın mı o saatlerde daha baskın olduğunu bilirseniz bu duruma uygun stratejiler çizerek satış görüşmelerinizi ve toplantılarınızı daha verimli geçirebilir ve rakiplerinizi nefes farkı ile geçebilirsiniz.

Sağ ve sol beynin fonksiyonlarını hatırlayın, nefes alma biçiminiz sizin ve müşterinizin düşünce ve algılama biçimini doğrudan etkiliyor. O halde ekran ve de yayın ayarlarınızı doğru yapmalısınız ki karşınızdaki insan sizinle zaman geçirmekten mutluluk ve keyif duysun.

Farkındalık Anları isimli kitabımda da yer yer temas ediyorum, anı deneyimlemek ve farkındalık birbiri ile yakından ilişkili… Nefes ve nefis konuları da birbiriyle iç içe iki konu. Nefesine hâkim olabilen nefsine daha kolay hâkim olabilir. Nefesine hâkim olursan duygularına ve düşüncelerine, dolayısıyla davranışlarına şekil verebilirsin ve bu çok daha doğal bir şekilde kendiliğinden gelişir. Duygularına ve düşüncelerine hâkim olursan, müşterinin de duygularını ve düşüncelerini tüm berraklığı ile algılarsın ve yönlendirebilirsin. Kendi iç dünyasını nizama sokamayan bir satışçının durumu karşılaşacağı müşterinin durumuna bağlı olur. Ancak kendini bilen ve kontrol edebilen bir satışçının durumu müşterinin durumuna bağlı olmaz, o müşteriyi etki altına kolaylıkla almakta gecikmez. İşte “satış ustası” diye de tabir edilen ve benim de birlikte çalışma fırsatı bulduğum bazı insanlar üstün yetenekli olmalarından çok, bu ince detayı önemseyen ve işin sırrını nefes ve nefis konusunda keşfeden derin kişilerdir. Bu insanlar satışta asla işlerini şansa bırakmazlar. Satış yaparlar. Satış yapamadıkları anlar da olur elbet. İşte o zaman nefeslerini ve nefislerini gözden geçirirler ve şayet bir şeyler yolunda gitmiyorsa sorunu halledip yollarına öyle devam ederler. Çünkü bilirler ki müşteri, kendi iç yansımalarının dışavurumlarından biridir ve kâinat aynası tıkır tıkır çalışır.

Bu arada önemli bir detay daha.

Ne tarafınıza uzanırsanız, o taraftaki burun deliğiniz bir süre sonra tıkanır. Deneyin göreceksiniz. Uykudan önce sağ tarafa doğru uzanılması önerilir. Sağa yattığınızda sağ burun deliği tıkanırsa ne olur? Sol burun deliği daha aktif olur. Soldan aldığınız hava ciğerlerinize, oradan da her iki beyin lopuna ulaşır. Ancak havanın içindeki çi enerjisi sağ lopu besler. Sağ lop aktif olur ve sağ lop uyku, tansiyon, rüya, hayal, renkler, fanteziler, manevi duygular ve benzeri konularda çok iyidir. Rakamlarla, muhasebe hesaplarıyla, performans değerlendirme formlarıyla, Excel dosyalarıyla uyku öncesi cebelleşmek istemiyorsanız sağ tarafınıza kıvrılın. Bu şekilde kalbiniz de rahat olacak, baskı hissetmeyecek, mideniz doğal pozisyonunda kalacaktır.

Yazdıklarımı biraz tinsel ve felsefi buluyorsanız tekrar düşünün. Sıradan bir beden dili kitabı okuyup taklit ederek bir şeyleri yapabilirsiniz ve sepete birkaç balık düşebilir. Ancak bu, satış psikolojisinin ardında yatan dinamikleri henüz bilmeyen basit satışçıların mahareti olabilir. Büyük satışçılar derinden ilerler, tıpkı tsunami dalgası gibi.

Müşterinizi doğru algılamadan uygulayacağınız tüm satış teknikleri, beden dili ve etkili iletişim metotları tam olarak amacına ulaşmayabilir bunu unutmayın.

İşte bu yüzden ben satışçılara nefes almayı öğretiyorum. İnsanları kafalamayı değil, insanları anlamayı ve etkilemeyi en doğal ve ilahi kodlarla yapmalarını, erdemli ve insani olmalarını, satışı bir kişisel gelişim aracı olarak değerlendirirken bol para kazanmalarını ve bu paralarla da insanlığa faydalı işler yaparak zenginleşmelerini, maddi ve manevi olarak gelişmelerini salık veriyorum.

Koronavirüs dönemi sonrası için sizlere verebileceğim birkaç diğer tavsiye ise kısaca şunlar olabilir:

1. İşinize, ailenize, sevdiklerinize ve değerlerinize sahip çıkın.

2. İnsanlarla iyi geçinin, kimseyle didişmeyin.

3. Sakin ve itidalli olun, ara sıra durun, derin ve tam nefes alın.

4. İktisadınıza dikkat edin, harcamalarınızı biraz daha azaltın, israfkâr olmayın.

Yurt dışı tatil elzem değildir, gelecek seneye erteleyin gitsin, mangırınız cebinizde kalsın.

5. Kulvarınızda en iyilerden biri olarak kalmaya çalışın, maharetinizi gösterin.

6. Alanında en başarılı ve pozitif insanlarla iletişim halinde olun. Kaybedenler kulübü üyesi gibi karamsar düşünmeyin ve uyuşuk davranmayın.

7. İnsanların hayatını kolaylaştırmayı hedef edinin, daha iyi ve duyarlı insan olmaya çalışın, yardımsever olun, dedikoduyu, insanları suçlamayı, isyankâr tavırları ve gıybeti bırakın. İradeli ve güvenilir bir insan olmak için daha çok ve somut bir şekilde çalışın, manevi dünyanıza dikkat edin.

8. Hayallerinizden vazgeçmeyin ama gerçekçi bir akıl filtreniz olsun.

9. Duygusal ve tepkisel konuşmamaya, yazmamaya ve davranmamaya dikkat edin. İnsanlar sizin iniş çıkışlarınızla aslında ilgilenmiyorlar, bu umurlarında değil ve güven arıyorlar.

10. “Borcu borçla kapatmak” sizi rahatlatmaz ve sonu hüsrandır. Bu işe bir son verin, gerekirse simit, peynir ve çayla bir süre yola devam edebilecek kalenderliği gösterin. Bu, dünyanın sonu değildir ve sizi olgunlaştırabilir.

11. Halinize şükredin, şükretmek için sahip olduğunuz avantajları ve güzellikleri kendinize daha sık hatırlatın. Gerekirse şükretmeniz gereken her şeyi oturun bir kâğıda yazın, görün, hissedin.

12. Hiçbir ekonomik dalgalanmanın kalıcı olmadığını ve bu tip süreçleri bir gelişim aracı olarak kullanabilenlerin ekonomi normale döndüğünde eskisinden daha avantajlı bir durumda olacağını unutmayın.

13. En büyük sermayenizin zaman olduğunu artık anlayın! Vaktinizi her saati ile iyi değerlendirin, özellikle gün doğumlarından önceki ilk bir saati israf etmeyin.

14. Pandemi dönemi sonrası nasıl çevreniz, kurumunuz, toplumunuz ve tüm insanlık için daha faydalı olabilirsiniz şimdiden düşünün, küçük adımlar atarak büyük faydalara vesile olabileceğinizi unutmayın...




5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page